BASINA VE KAMUOYUNA
Gün geçmiyor ki kadınlar ve çocukların zarar gördüğü, hatta hayatını kaybettiği bir olayla sarsılmayalım.
En son İzmir İli Selçuk İlçemizde akşam saatlerinde elektrikli sobanın devrilmesi sonucunda en küçüğü bir en büyüğü 5 yaşında, beş kardeşin hayatlarını kaybettiklerini öğrendik. Ailenin düzenli bir gelirinin ve işinin olmadığı, babanın cezaevinde olduğu, annenin eşinin daha önce yaptığı kâğıt toplama işini sürdürerek aileye gelir sağladığı, barınılan yerin ailenin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğu, çocukların güvenliğini sağlayacak bir yetişkinin olmadığı, annenin çocukların güvenliğini kapı kolunu çıkartarak sağlama çabası içinde olduğu bilgileri kamuoyuna yansıdı.
Bugünkü sistem, yoksulluk ve güvencesizlikle karşı karşıya kalan ailelere yeterince destek sunamamakta, çocukları trajik sonuçlara sürükleyen ihmallere zemin hazırlamaktadır. Aslında bu yaşanılan olay korkunç bir trajedi ve yoksulluk hikâyesidir. Oysa yoksullukta diğer sosyal sorunlar gibi önlenebilir. Yoksulluğu önlemek, hak temelli ve insan haklarına yaraşır bir sosyal politika ile mümkündür. İzmir örneği bize aileye ekonomik destek sağlamanın sorunu çözmek için yeterli olmadığını açıkça göstermektedir. Bütüncül ve sürdürülebilir bir sosyal hizmet müdahalesini içermeyen yaklaşımlar bir noktada günü de kurtaramamaktadır. Sosyal hizmet mesleğinin değer ve felsefesinden uzak ve bilimsel olmayan yaklaşımların bizi getirdiği nokta çocuk ölümleridir.
5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile, çeşitli aksaklıklarına karşın yılların deneyimi ile geliştirilmiş bir kurum (SHÇEK) etkisiz ve yetkisiz hale getirilmiş, “sosyal çalışma görevlisi” adı altında bir görev tanımı ile sosyal hizmet uzmanlarının görev ve sorumlulukları sosyal hizmet lisansına sahip olmayan başka lisansiyerlere yaptırılmıştır. Bugün yaşanılan trajedinin sebeplerinden biri de eğitim süreçlerinde kazanılmayan yeterlilik ve yetkinliklerin yasa yoluyla başka mesleklere verilmesidir.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı hizmeti sunumunda bilimsel ve çağdaş sosyal hizmet yaklaşımı yerine hayırseverlik temelli bir bakışı tercih etmiş ve bu tablo ile temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yardıma bağımlı yurttaşlar doğurmuştur. Sosyal Sorunların ve Sosyal Hizmetler alanında yaşanan sorunların çözümü; Sosyal Koruma Sisteminin yeniden yapılandırılmasına bağlıdır. Bu sistem kurulurken ILO’nun sosyal koruma kriterleri, Avrupa Sosyal Şartı ile uluslararası sözleşmeler ve ilkeler esas alınmalıdır.
Çocuk koruma sisteminde ve sosyal hizmetler alanında yapılması gereken reformlar, sistemin daha etkili, hızlı ve kapsayıcı bir şekilde işleyebilmesi adına hem yapısal hem de işleyiş bazında önemli değişiklikler gerektirir.
Bu reformlar, çocukların risk altında olduğu durumların erken tespiti, koruyucu hizmetlerin yaygınlaştırılması ve kurumlar arası koordinasyonun güçlendirilmesi gibi unsurları kapsamalıdır.
1. Sosyal hizmetlerin, çocukları risk altında tespit etme ve erken müdahale etme kapasitesini artırması gerekmektedir. Bunun için sosyal hizmet uzmanlarına daha geniş yetkiler verilmeli ve sahada aktif olarak çalışmaları sağlanmalıdır. Ayrıca, okullar, hastaneler ve diğer kamu kurumları ile birlikte yürütülecek kapsamlı bir risk değerlendirme sistemi kurulmalıdır. Bu sistem, ailelerin sosyo-ekonomik ve psikolojik durumlarını sürekli olarak izleyerek, risk altındaki çocukların tespit edilmesini sağlayacak şekilde yapılandırılmalıdır.
2. Çocuk koruma süreçlerinde, sosyal hizmetler, eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik kurumları arasında etkili bir iş birliği ve bilgi paylaşımı sağlanmalıdır. Farklı kurumlar arasında daha hızlı ve bütüncül bir bilgi akışı sağlayacak ortak dijital platformlar ve veri tabanları oluşturulmalıdır. Kurumlar arası koordinasyon eksikliği, vakaların gecikmesine ve etkin müdahale yapılamamasına yol açabileceği için bu alan ciddi reformlar gerektirmektedir.
3. Sosyal hizmet uzmanlarının sayısı ve yetkinliği artırılmalı, çocuk koruma alanında çalışacak uzmanlara daha fazla eğitim ve profesyonel destek sağlanmalıdır. Özellikle kırsal bölgelerde ve dezavantajlı alanlarda daha fazla sosyal hizmet uzmanı istihdam edilmelidir. Ayrıca, bu uzmanların eğitimleri güncellenerek, çocuk hakları ve şiddetle mücadele konusunda daha donanımlı hale getirilmeleri sağlanmalıdır.
4. Koruyucu hizmetler, yalnızca şiddet veya ihmale maruz kalmış çocuklarla sınırlı kalmamalıdır. Ailelere yönelik önleyici programlar geliştirilerek, şiddet ve ihmalin önceden tespit edilmesi ve engellenmesi sağlanmalıdır. Özellikle ekonomik sıkıntı çeken, sosyal izolasyon yaşayan ya da madde bağımlılığı sorunları olan ailelere yönelik psiko-sosyal destek programları yaygınlaştırılmalıdır. Ebeveynlik becerilerini geliştiren eğitimler, psikolojik danışmanlık ve ekonomik destekler gibi hizmetler, çocukların daha güvenli bir ortamda büyümelerine katkı sağlayacaktır.
5. Sosyal hizmetlere erişim, özellikle kırsal bölgelerde ve sosyal hizmet altyapısının zayıf olduğu yerlerde sınırlıdır. Bu hizmetlerin her çocuğa ulaşabilmesi için sosyal hizmet merkezlerinin sayısı artırılmalı, mobil ekipler devreye sokulmalı ve dijital platformlar üzerinden de başvuru yapılabilecek bir sistem oluşturulmalıdır. Aileler, ihtiyaç duydukları desteklere kolayca erişebilmeli ve sosyal hizmetler tarafından desteklenmelidir.
6. Çocuk koruma alanındaki yasal düzenlemeler daha etkili hale getirilmeli ve bu kanunların uygulanabilirliği artırılmalıdır. Çocuklara yönelik şiddet ve cinayetlerde hukuki süreçlerin daha hızlı işlemesi sağlanmalı, koruyucu tedbirlerin alınması konusunda sosyal hizmet uzmanlarına ve ilgili makamlara daha fazla yetki verilmelidir. Çocuk koruma süreçlerinde hukuki reformlar, ceza ve önleme mekanizmalarının güçlendirilmesine de odaklanmalıdır.
7. Sosyal hizmetlerde, toplumu çocuk koruma konusunda daha bilinçli hale getirmek amacıyla geniş çaplı eğitim ve farkındalık programları düzenlenmelidir. Ebeveynlerin çocuk hakları, şiddetsiz eğitim ve sağlıklı ebeveynlik konusunda bilinçlendirilmesi, çocukların korunmasına yönelik toplumsal bir destek mekanizmasının oluşmasına yardımcı olabilir. Sonuç olarak, çocuk cinayetlerinin önlenmesi için sosyal hizmetlerde yapılması gereken reformlar, çocuk koruma sistemini daha etkili ve erişilebilir kılmaya odaklanmalıdır. Erken müdahale sistemlerinin güçlendirilmesi, kurumlar arası koordinasyonun artırılması, sosyal hizmet uzmanlarının sayısının ve niteliğinin yükseltilmesi, koruyucu hizmetlerin yaygınlaştırılması ve toplumsal farkındalık programlarının artırılması, bu alanda önemli gelişmeler sağlayacaktır. Bu reformlar, çocukların güvenli bir ortamda büyümelerini ve trajik olayların önlenmesini destekleyecektir.
8. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kurum bakım hizmeti dışında çocukların aile yanında bakımlarını sağlayacak sosyo- ekonomik destek, sağlıklı gelişimleri için ücretsiz kreş hizmetleri, koruyucu aile ve diğer sosyal hizmet modellerini sosyal hizmet bakış açısıyla ele almalıdır.
9. Yürürlüğe girdiği 2005 yılından beri tartışma yaratanı ve olduğu haliyle bile uygulamada büyük aksaklıkların olduğu görülen Çocuk Koruma Kanunu, ilgili meslek örgütlerinin ve STK’ların görüşleri ve katılımıyla ele alınmalı ve değiştirilmelidir.
Başta Yetkili Bakanlık ve kuruluşlar olmak üzere herkesi, eleştirel düşünmeye ve toplumun güvenini sarsan, yurttaşların özellikle çocukların yaşama hakkını elinden alan bu eksiklikleri gidermeye ve çocukların hak ettiği güvenli yaşam ortamlarını sağlamak için ivedilikle gerekli adımları atmaya çağırıyoruz. Beş küçük çocuk için taziyelerimizi sunuyor, bu acı olayın artık ülkemiz çocukları için bir dönüm noktası olmasını diliyoruz
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği